13 Şubat 2017 Pazartesi

Akşam Çayı

Akşam Çayı

Yine yoruldunuz tüm gün koşuşturmaktan. Akşam yemeğinin üstüne çay demlediniz kendinize, günün yorgunluğunu atma düşüncesiyle. Demini aldı çay. Koyarken bardağa tavşanın kanı geldi aklınıza. Nasıl olur ki dediniz kendi kendinize. Ama benzetme bu. Ne renginin benzediğinden, ne de içilebilir olduğundan cezbeder, bu benzetme insanı. Zira kaç kişi görmüştür ki tavşanın kanını?

İnce belli bardak sözü ona keza. İnce belli sevgiliyi mi çağrıştırır sizce? Tutun ki erkeklere anımsattı. Peki kadınlar neden sever bu sözü? Öyle olabilmenin özlemi mi, yoksa herkesçe kabul gören güzellik anlayışı ince belli olmaktan geçtiği için mi? İnce belli tavşan (!) göreniniz var mı? Belki bizim çaydan esinlendi Hugh Hefner. Ne dersiniz?

Çaya dönsek mi dağılmadan konu?

Doldurmuştuk en son bardağı. Biraz şeker ve karıştırdınız. Kaşığın cama vuruşunu dinlerken transa geçiyorsunuz. O an aklınızdan nelerin geçtiğiyle alakalı, uzayıp gider bu karıştırma. Ta ki siz o sorunu beyninizde çözene, ya da kendinize gelene değin devam eder. Bir de bardağın üzerinden süzülen buhar raks ettikçe kendi platformunda, dudağınıza yaklaştırırkenki aldığınız o çay kokusu nasıl da iliklerinize kadar iner değil mi? Burnunuzla daireler çizersiniz bardağın üzerinde, gözler kapalı. Daha iyi hissetmek için kokuyu. Beş duyuya hitap eden nadide bir değer… Çay!

Terlediysen serinletir derdi büyükannem, üşüdüysen ısıtır. Sabahları ayıltır, yorgunsan dinlendirir. Çok yediysen hazmettirir, acıktıysan açlığını erteler. Karadenizli olarak doğmalıymış bu kadın. Hırkasına reklam bile alırdı o yeşil yün hırkasına.


Uzandınız çay faslından sonra. Memleket hasreti gezinirken damarlarınızda. Yine soğuk bir yatak. Keşke bir bardak da yatağa içirseydim dediniz, belki ısınırdı o da… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder